Paris’te gezilecek yerler listemizi paylaştığımız Paris Gezi Rehberi yazımızla Avrupa’da en sevdiğimiz şehirlerden birinde, Paris’teyiz! Bizce mevsimsiz ve her gidişinizde başka bir yüzüyle tanışıp yine seveceğiniz zamansız bir şehir burası. Sadece birkaç sokağını turlayıp 1-2 mimarisine göz ucuyla bakınca bile nasıl ilham dolu olduğunu kolayca anlıyorsunuz. Çok sevdiğimiz ve defalarca bayılarak ziyaret ettiğimiz Paris’te görmeniz gereken yerler listesi oldukça uzun. İyisi mi sizi pek detaylı Paris Gezi Rehberi’mize alalım ve gezinizi planlamaya başlayalım. Bu yazıda şehir merkezine ek olarak, Paris’e yakın gezilecek yerler için de önerilerimizi görebilirsiniz.
Keyifli mahalleler, birbirinden görkemli müzeler, en güzel manzara noktaları, Paris’te en sevdiğimiz mimariler ve mutlaka yapmanız gereken aktiviteler! Hazırlanın; çünkü kültür sanat ve mekan keşifleri açısından en dolu şehirlerden birine gidiyorsunuz! Vaktinizi verimli kullanmak için Paris’te Gezilecek Yerler listemizdeki noktaları haritalarınıza kaydedip günlük yürüyüş rotaları oluşturmayı ihmal etmeyin.
PARİS’TE GEZİLECEK YERLER
1. EYFEL KULESİ:
Paris’in dünyaca ünlü mimarisi Eyfel Kulesi ile Paris Gezi Rehberi’mize başlıyoruz. Her ne kadar şimdi şehrin simgesi olsa da tamamlandığında hiç beğenilmemiş ve kaldırılması için imza bile toplanmış. Ne var ki yıllar içinde Parisliler kuleyi benimsemiş ve Eyfel de Paris’in en ünlü mimarisi haline gelmiş.
Çevresindeki birçok sokakta, bazen Seine Nehri kenarında, bazı manzara noktalarında Eyfel Kulesi’ni sık sık göreceksiniz. Tabii, buraya kadar gelmişken kuleye çıkabilir veya hemen altındaki Champs de Mars parkında piknik yapabilirsiniz.
Kulenin yapımı 1889’da tamamlanmış. 320 metre uzunluğundaki kuleye çıkıp Paris’i izleyebileceğiniz iki katı da mevcut. Biz ilk Paris gezimizde orta kata çıkıp şehri izlediğimiz için sonraki gidişlerimizde parkında takıldık. Sonra da Eyfel’in en güzel göründüğü sokakları keşfe çıktık.
Kuleye çıkacaksanız, upuzun sıralarda vakit kaybetmemek için en güzeli biletleri internetten almak. Eyfel kulesi için biletler bu sitede. Hiç sıra beklemeden girmenizi ve tüm katları asansörle görmenizi sağlayacak bilet ise burada.
Eyfel Kulesi her gün ziyarete açık, mevsimsel olarak saatler değişiyor. Burada piknik için ise Eyfel çevresindeki marketlerden ve peynircilerden alışveriş yapmak en kolayı.
2. TROCADÉRO MEYDANI:
Bu bölgedeki Eyfel Kulesi temalı en favori aktivitemiz kulenin ve Seine Nehri’nin hemen karşısındaki Trocadéro Meydanı’na gitmek. Buranın güzelliği Eyfel’i yukarıdan gören manzarası ve güzel de bir fotoğraf noktası olması. Eyfel çevresine gelmişken bu meydana uğrayıp fotoğraf çekilmeyi unutmayın.
Eyfel Kulesi’ni izlemenin keyfini uzatmak isterseniz Girafe Restaurant da aklınızda olsun. Buraya rezervasyon yaptırarak kule manzaralı şık bir yemek molası verebilirsiniz.
Paris Yeme İçme Rehberi için tıklayın.
3. CHAMPS-ÉLYSÉES BULVARI:
Paris’in en ünlü caddesi ve şehrin bir diğer gözdesi olan Champs-Élysées’deyiz! 8 şeritli bu dev cadde, Concorde Meydanı’ndan başlayıp Arc de Troimphe adlı Zafer Takı’na kadar devam ediyor. Hızlı ve lüks moda markalarının mağazalarının yer aldığı cadde Paris’te görülmesi gereken yerlerden. Zaten yolunuz buraya illa ki düşer.
Biz Champs-Élysées’den çok buraya paralel sokaklarda gezinmeyi seviyoruz diyebilirim. Onlardan biri lüks markaların merkezi olan ve görkemli Paris mimarileri ile çevrili Montaigne Caddesi örneğin.
Champs-Élysées’de çok popüler olan bir diğer aktivite de Le Relais de l’Entrecote’de Fransa’nın ünlü tabaklarından antrikot & patates kızartması ikilisini denemek. Ancak, hem çok sıra oluyor hem de bizce bu kadar bekleme eziyetine kıyasla oldukça pahalı. Tabii ki tercih sizin. Denemek isterseniz açılış saatine yakın sıraya girebilirsiniz.
4. AVENUE MONTAIGNE:
Paris’te olduğunuzu hemen anlayacağınız çok cool bir cadde. Prada’dan Chanel’e, Armani’den Dior’a yüksek moda markalarının mağazaları burada yer alıyor. Avenue Montaigne’nin ünlü oteli Plaza Athénée ise şehirde görebileceğiniz en güzel mimarilerden biri bizce.
İkonik görüntüsüyle sosyal medyada da sıkça karşınıza çıkar. Klasik Fransız mimarisi, kırmızı detayları ve çiçekli mini balkonları ile bu otel de gözünüzden kaçmasın.
Eğer buraya dek geldiyseniz Alma Meydanı’na doğru ilerleyip Seine Nehri yanından yürüyüşünüzü sürdürebilirsiniz. Alma Köprüsü de Prenses Diana’nın trafik kazasında hayatını kaybettiği yer.
5. SEINE NEHRİ:
Paris’te Gezilecek Yerler listesinin olmazsa olmazı Seine kıyısı için Paris’in en fotojenik noktalarından biri diyebiliriz. Zaten zamanında da çok sayıda filme, yayına, tabloya konu olmuş. Bu manzaralar bizi çok mutlu ettiği, buralarda da fotoğraf ve video çekmeyi çok sevdiğimiz için yolumuz her Paris’e düştüğünde Seine kıyısında mutlaka bir yürüyüşe çıkarız. Burada yalnızca şehri izlemek değil, insanları da izlemek gerçekten çok keyifli.
Paris’in Seine Nehri tekne turları da ünlüdür. Nehir duvarları biraz yüksek olduğu için bizce Paris’i yürüyerek gezmek daha keyifli. Ancak yine de bu turu yapmak isterseniz Bateaux-Mouches, Bateaux Parisiens gibi şirketleri tercih edebilirsiniz.
Tüm turlar 1-2 saat arası sürüyor, farklı rotalarda programları var. Bu gezinin biletini Paris’e gitmeden önce almak isterseniz Bateaux Parisiens’in bu 1 saatlik Seine turunu tercih edebilirsiniz.
6. ARC DE TRIOMPHE:
Sıra bir diğer Paris Gezi Rehberi klasiğinde! Champs-Élysées Caddesi’nin en sonundaki Charles de Gaulle Meydanı’nda yer alan Arc de Triomphe, Napolyon Bonapart tarafından yaptırılan bir zafer anıtı. Paris’in panoramik şehir fotoğraflarını çekmek için gelebileceğiniz en güzel yerlerden biri burası. Özellikle de gün batımı saatinde!
Zafer Takı’nın terasına çıkış için kişi başı bilet €13. Nisan ve Eylül ayları arasında 10:00-23:00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor. Geri kalan aylarda 22:30’da kapanıyor. Paris’in en sevdiğimiz gün batımı aktivitelerinden biri olan Arc de Triomphe terası için biletinizi mutlaka online almanızı öneririz.
7. BOULEVARD HAUSMANN:
Paris’te alışveriş için 2,5 kilometre uzunluğundaki Hausmann Bulvarı’nı es geçmek olmaz. Zaten Champs-Élysées’e çok yakın bir konumda. Bu bulvar üzerinde, Paris’in tüm ışıltısını taşıyan department store’lardan Galeries Lafayette ve Au Printemps de var.
Özellikle Galeries Lafayette’nin bir benzerine muhtemelen dünyanın hiçbir yerinde rastlamamışsınızdır. Sadece dev mimarilerini görmek, içini şöyle bir gezmek için bile listede olmalı.
Galeries Lafayette’e giderseniz, terasına da çıkmayı unutmayın. Çıkışı ücretsiz ve şahane bir şehir manzarası sunar. Paris’te alışveriş ilginizi çekiyorsa, Lafayette’nin benzerleri Le Bon Marche ve Samaritaine de aklınızda olsun.
8. LOUVRE MÜZESI:
Şehrin bir diğer sembolü ise şüphesiz ki Musee du Louvre! O yüzden de Louvre’suz bir Paris Gezi Rehberi düşünemeyiz. Louvre Müzesi, başta Leonardo da Vinci’nin ünlü tablosu Mona Lisa olmak üzere, sanat tarihinde önemli rol oynamış yaklaşık 35.000 esere ev sahipliği yapıyor.
Müzenin yalnızca ana noktalarını gezmek bile birkaç saat demek. Bu nedenle, bizce en güzeli erkenden gitmek. Böylece, hem müze içindeki galerileri gezer hem de Louvre avlusunda ve çevre mimarilerin avlularında rahatlıkla gezinebilirsiniz.
Louvre Müzesi hakkında detaylı bilgi almak için Paris’in En İyi Müzeleri yazımıza göz atmayı unutmayın. Eğer Paris’e ilk kez geliyorsanız buradaki yarım gününüzü Louvre’a ayırın. En hızlı gezide bile içeride 3-4 saatinizin geçeceğinizi unutmayın.
Louvre Müzesi biletleri genellikle herkes tarafından internetten alındığı için hızlı tükeniyor. O nedenle, biletlerinizi seyahate çıkmadan en az 1-2 hafta önce, mutlaka internetten almanızı öneririz. Girişindeki kuyruğu düşününce hiç sıra beklemeden giriş yapacağınız bu Louvre biletini almak en iyisi. Müze, Salı günleri ziyarete kapalı. Diğer günler 09:00-18:00 arası açık.
Louvre’daki uzun gezinin ardından müzenin çok yakınındaki Angelina‘da iyi bir tatlı molası verebilirsiniz. Palais Royal ise şeritli sütun mimarisi ile fotoğraf molası için aklınızda olsun.
9. LES ARTS DÉCORATIFS:
Louvre Müzesi yakınında gezebileceğiniz bir diğer müze ise Les Arts Decoratifs. Burası; mobilya, mimari, moda, reklamcılık ve tasarım temalarında, farklı stillere uzanan süreli sergilere yer veriyor. Bazı süreli sergileri o kadar ilgi çekiyor ki biletleri aylar öncesinden bitiyor. O yüzden, seyahat planı belli olduğu gibi programını kontrol etmekte fayda var.
Bu galeri ile birlikte Louvre çevresinde uzunca bir zaman geçirip, paralel sokaklarının birinde caddeye karşı oturarak kahve keyfi yapabilirsiniz. Sonra da Paris’in ünlü bahçelerinden birini deneyimleme zamanı!
Paris’in En İyi Müzeleri | Paris Müze Biletleri yazısı için tıklayın.
10. GALERIE VIVIENNE:
Günümüzün alışveriş merkezlerine zemin hazırlayan Paris pasajları bir zamanlar şehrin sosyal yaşamına da ışık tutarmış. Hatta, bu pasajlarda kaygısız ve amaçsızca gezenler ve topluma fayda sağlayacak hiçbir şey yapmadan dış dünyaya kapalı şekilde yaşayanlar için Flaneur denirmiş.
Paris’te geçmişten günümüze uzanan bir pasaj görmek isterseniz Louvre’a birkaç dakika yürüme mesafesindeki Galerie Vivienne aklınızda olsun.
1886’da açılan bu pasaj, Jean Paul Gaultier’in ilk mağazasının yanı sıra çeşitli butiklerin de ev sahibi.
11. OPERA GARNIER:
Palais Garnier, bugüne dek gördüğümüz en görkemli opera binalarından biri. Ayrıca, Phantom of the Opera müzikali hikayesinin geçtiği opera kendisi. Gerçi bu hikayenin merkezi olmasa da kendisine bayılırdık; çünkü gerçekten de mükemmel bir mimariye sahip.
Operaya adını veren Charles Garnier’in Klasik, Barok ve Rönesans stillerini birleştirerek tasarladığı bu eklektik yapıyı yürüyüş rotanıza mutlaka ekleyin.
Operanın içi de her gün 10:00-17:00 arası ziyarete açık, biletinizi online olarak almanızı öneririz. Bu çevrede deneyebileceğiniz mekanlardan biri kruvasanları ve tatlıları ile dünyaca ünlenen Cedric Grolet’in Opera şubesi. Tabii uzun sıralara hazırlıklı olun.
12. JARDIN DES TUILERIES:
Şehrin en büyük meydanı olan Concorde’a açılan Jardin des Tuileries‘in yapımı 1564’te tamamlanmış, 1667’de ise halka açılmış. Tuileries Sarayı’nın bu güzel bahçesi ve onun ikonik yeşil sandalyelerinde günün keyfini çıkartmak Paris’te yapabileceğiniz en güzel aktivitelerden biri.
Tuileries, havuzları, ağaçlık alanları ve yemyeşil manzarası ile gerçekten de göz dolduruyor. Bizce Paris’i deneyimleme konusunda şehrin en ideal noktalarından. Bir de bahar aylarında denk gelirseniz, insanın o sandalyelerden kalkası gelmiyor. Parka girerken Cafe Kitsune’den kahvelerinizi almayı unutmayın.
Paris geziniz Temmuz – Ağustos ayları arasına denk geliyorsa burada kurulan lunaparkı da görme şansınız olacak. Parkın Concorde Meydanı’na çıkan sol kısmında Orangerie Müzesi’ni görebilirsiniz. Sağ tarafta ise Jeu de Paume galerisi var.
Orangerie Müzesi, Tuileries Sarayı’nın zamanında sera, günümüzde ise müze olarak kullanılan yapısı. İki salonunda Claude Monet’in nilüferler tabloları, alt katında ise Renoir, Gauguin ve Cézanne eserleri var. Orangerie’yi tek ziyaret edebilir ya da Orsay Müzesi ile kombine satılan biletini alıp gezebilirsiniz. Jeu de Paume ise Orangerie’ye çok benzeyen yapısı ile günümüzde çeşitli çağdaş sanat çalışmalarına ve fotoğraf sergilerine yer veren bir galeri.
13. CONCORDE MEYDANI:
Louvre’den çıkıp Tuileries Bahçesi’ne doğru yürüdüğünüz parkın sonunda sizi ülkenin en büyük meydanı olan Concorde karşılar. Tuileries’in sonu, Champs-Élysées’in başı. Concorde aynı zamanda, Paris’in önemli olaylarına tanıklık eden bir meydan.
Fransız Devrimi esnasında gerçekleşen giyotin idamları burada yapılırmış. Günümüzde de geçit törenlerine ve protestolara tanıklık etmesi meydanı politik bir merkez haline de getiriyor.
Kasım – Şubat arası dünyanın en büyük dönme dolaplarından biri olan Grande Roue de Paris bu meydanda aktif oluyor. Özellikle çocukla Paris aktiviteleri için keyifli bir seçenek.
14. SAINT GERMAIN DES PRES:
Paris’in en eski bölgelerinden biri olan Saint Germain des Pres, ünlü kafe ve restoranları, ihtişamlı mimarisi ve şık mağazaları ile görmeniz gereken bir diğer semt.
Saint Germain için Paris’in en zengin bölgelerinden biri diyebiliriz. Ancak, bir de eski Paris’i yaşatan nostaljik kafeleri ile ünlü.
Cafe de Flore ve Les Deux Magots gibi mekanlar tarihte birçok yazar, şair, sinema sanatçısı ve entelektüelin buluşma yeri olmuş. Bölgenin etkileyici mimarileri arasında yapacağınız yürüyüşün sonrasında bu mekanların birinde nostaljik bir mola vermek isteyebilirsiniz.
15. PONT DES ARTS:
Saint Germain’e gelmişken Paris’in bir diğer ünlü köprüsü olan Pont des Arts’ı görebilirsiniz. Burayı aslında Aşıklar Köprüsü olarak da biliyoruz. Çünkü, eskiden yolu buraya düşen çiftler köprüye kilitler asıp aşklarını ölümsüzleştiriyordu.
On binlerce kilidin köprüde uzun yıllar asılı kalması sonucu köprünün deforme olduğu ve ağırlık merkezinin değiştiği görülünce, Paris Belediyesi bu kilitleri köprüden tamamen kaldırma ve tasarımdaki boşlukları plakalarla kapatma kararı aldı. Pont des Arts’a artık kilit asılamıyor, ama bazen kaçaklar olabiliyor tabii. 🙂
16. ORSAY MÜZESİ:
Monet, Van Gogh, Renoir, Degas gibi empresyonist sanatçıları eserlerini görebileceğiniz Musée d’Orsay, Paris’te en sevdiğimiz müze. Orsay, izlenimci akımın dünyadaki en geniş koleksiyonu ile Louvre kadar görülesi eserlere ev sahipliği yapıyor.
Tarihi tren garından dönüştürülen müzedeki tüm eserleri uzun uzun incelemek isterseniz bütün gününüzü burada geçirebilirsiniz. Öyle de hakkı verilmesi gereken bir müze.
Orsay’daki eserlerin bir diğer güzelliği de büyük bir kısmı zaten Paris’teki hayatı resmettiği için aralarında tanıdık manzaralara da sıklıkla rastlamanız. Biletinizi mutlaka önceden internet üzerinden, yani buradan alın. Müzenin terasına da çıkmayı unutmayın.
Eğer Orsay Müzesi gezisi yanına bir de Seine Nehri’nde bot turu eklemek isterseniz, bu kombine bileti de değerlendirebilirsiniz.
Orsay’ın ardından Invalides bölgesine geçerek burada ‘Düşünen Adam’ heykelinden bildiğimiz Rodin Müzesi’ni ziyaret edebilirsiniz. Müzede sanatçının 300’e yakın eseri var. Ek olarak, mimari açıdan da mükemmel bir yer.
17. PONT ALEXANDRE III:
Paris’in filmlere set olan ve mimarisi ile gözlerimizi kamaştıran köprülerinden Alexandre III Köprüsü, Orsay Müzesi’nin hemen yanı başında. Beaux-Arts stilindeki bu köprü hem Seine manzaraları hem de üzerindeki mimari detaylarla görülmeye değer.
1892 yılında imzalanan Rus ittifakı üzerine Rus çarı Alexandre III’e ithaf edilen köprü, üzerindeki altın kaplama heykelleri ile dikkat çekiyor. Kendisi aynı zamanda Paris’te en çok fotoğraflanan yerlerden ki güzelliğiyle de bunu çok hak ediyor.
18. LÜKSEMBURG BAHÇELERİ:
Paris’e güzel bir havada denk geldiyseniz şehrin parklarında daha çok vakit geçirmek isteyebilirsiniz. Tuileries Bahçesi’ni sevenlere bir diğer park önerimiz de çok sevdiğimiz Lüksemburg Bahçesi. Jardin du Luxembourg’a gelirseniz, burada Lüksemburg Sarayı’nın geniş bahçesi ile süreli sergilere ev sahipliği yapan Lüksemburg Müzesi’ni de gezebilirsiniz.
Günümüzde Fransız Senatosu’nun bulunduğu Lüksemburg Sarayı’nın geçmişi Floransa’nın önde gelen ailesi Mediciler’e uzanıyor. Mediciler, Paris’teki Lüksemburg Oteli’ni alarak saray haline getirmiş. Sarayın Floransa’daki örneklere benzeyen ve Medici Çeşmesi’nin olduğu bahçesi de böylece önem kazanmış.
Lüksemburg Bahçesi’nde yürüyüş ve piknik yapmak, çocuklarla parka gitmek, saraya bakan büyük havuzun kenarında manzaraya doymak ve müze gezisi en favori aktiviteler.
19. NOTRE DAME DE PARIS KATEDRALİ:
Paris’in Cite adası kıyısında Fransız Gotik stilinin eşsiz bir örneği olan Cathédrale Notre Dame de Paris, Victor Hugo’nun Notre Dame’ın Kamburu romanıyla müzikalinden de tanıdığımız en güzel yapılarından biri.
Katedralin tasarımı ve Gotik mimarisi mimarlık tarihinde o kadar önemli ki kendisinden sonra hem Fransa’nın hem dünyanın farklı şehirlerinde birçok katedral için de ilham kaynağı olmuş. Strazburg ve Reims katedralleri en benzeyen örnekler.
Notre Dame’ın inşaatı aslında 14. yüzyıla uzanıyor. Büyük oranda tamamlansa da Fransız Devrimi esnasında zarar görüyor ve ancak 19. yüzyılın başlarında açılıyor. İlk başta bakımsızlığı ile tepki alan ve yıkılmak istenen katedral, neyse ki Victor Hugo’nun eseri sonrasında yapılan yenileme çalışmaları sayesinde halk tarafından da hızla benimseniyor.
Tarihte birçok önemli olaya, taç giyme törenlerine ev sahipliği yapan katedral, işte bugün dünyanın en değerli yapılardan biri.
Not: Notre Dame Katedrali, 2019’da restorasyon çalışmaları esnasında çıkan büyük bir yangınla ne yazık ki çok fazla zarar gördü. Maalesef şu an ziyarete kapalı. Çalışmalar da 2024 yılının sonuna dek devam edecek. Açılış tarihi şu an için belirsiz ama dışarıdan görebilirsiniz.
20. ILE DE LA CITE & SAINT MICHEL:
Notre Dame Katedrali’nin yer aldığı Cite Adası bölgesi, Paris’te en sevdiğimiz bölgelerden. Buraya geldiğinizde, Cite Adası’nın bitimindeki Ile Saint Louis adasını görüp Saint Michel semtine uğrayarak kısa bir yürüyüş yapabilirsiniz.
Biz katedral turumuzu Saint Michel’e geçerek, pek sevdiğimiz Before Sunset ile Midnight in Paris filmlerinin de çekildiği Shakespeare & Co. kitabevinde ve kafesinde sonlandırdık. Bu tarafa gelmişken mutlaka uğramanızı tavsiye ederim.
21. SAINTE CHAPELLE:
Notre Dame’a yakın başka bir kilise ziyareti daha yapmak isterseniz, ona yürüme mesafesindeki Sainte Chapelle aklınızda olsun. Sainte Chapelle, Gotik mimarisi ve 13. yüzyıldan vitrayları ile ünlü bir başka Paris şapeli. Zamanında yalnızca kraliyet ailesine ait bir yermiş, şimdi ise bir müze gibi ziyaret ediliyor.
Özellikle son yıllarda çok ünlenen bu kiliseyi ziyaret etmek isterseniz biletlerinizi online olarak almanızı öneririz. Sainte Chapelle ziyareti sonrası Paris’in en eski köprülerinden biri olan Pont Neuf’ü de yakınında görebilirsiniz.
22. LE MARAIS:
Le Marais; gidenin bayıldığı, döner dönmez özlemeye başladığı, şehrin o renkli ve bohem bölgesi. Oysa ki geçmişte bir bataklıkmış ve adı da buradan geliyormuş. Bugün ise tasarım mağazaları, antikacıları, sanat galerileri, müzeleri, kitabevleri, kafeleri ve barları ile Paris’in en canlı semtlerinden.
Geçmişten bu yana multi kültürel yapısı ile dikkat çeken Marais’in bugünkü dinamik ve hareketli ruhu da bizce farklı kültürlerin buluşma noktası olmasından geliyor.
Marais’in güzel sokaklarında gezintiye çıkmak en sevdiğimiz aktivitelerden. Sokakların yanı sıra belediye binası Hotel de Ville, Rue de Barres ve Rue des Rosiers sokakları, Picasso Müzesi, çağdaş sanat müzesi Centre Pompidou ve Oberkampf Marais rotasındaki noktalar.
Buradaki yürüyüşünüz esnasında Cordonnerie olarak bilinen ama adı Boot olan kahve barında bir mola verebilirsiniz. Muhtemelen şehirde denk geleceğiniz en ufak kafelerden biridir. Marais sokaklarında farklı temalarda çok sayıda tasarım mağazası ve ünlü markaların amiral mağazaları da bulunuyor. Paris’teki yarım gününüzü buraya ayırmak isteyebilirsiniz.
23. MUSEE PICASSO PARIS:
Marais rotanıza eklenebilecek yerlerden biri Picasso Müzesi. Picasso eserlerinin yanı sıra kendisinin Matisse, Cézanne ve Degas gibi önemli sanatçıların eserlerini de içeren kişisel koleksiyonunu burada görebilirsiniz. Müze, yaklaşık 3.000 esere ev sahipliği yapıyor. Biletinizi internet üzerinden alarak sıra beklemeden giriş yapabilirsiniz.
24. CENTRE POMPIDOU:
Marais’in girişinde Renzo Piano ve Richard Rogers tasarımı olan Centre Pompidou, Avrupa’da en sevdiğimiz müzelerden. Burası, şehrin halk kütüphanesi ile Avrupa’nın en geniş çağdaş sanatlar müzesini barındıran kocaman bir kompleks aslında.
Pompidou; Wassily Kandinsky, Henri Matisse, Salvador Dali, Pablo Picasso, Marcel Duchamp ve Jackson Pollock gibi modernist sanatçıların eserlerine ev sahipliği yapıyor. İçerisinde ayrıca müzik ve akustik ile ilgili bir bölüm de var. Önündeki müze meydanı ise Parisliler için bir sosyal yaşam alanı. Pompidou için de biletinizi buradan alıp sıra beklemeden giriş yapabilirsiniz.
25. MONTMARTRE:
Sanat, sergi ve müze demişken bu ruhun en çok hissedildiği bölgelerden Montmartre’deyiz. Buranın en karakteristik özelliklerinden biri kesinlikle sanat ile olan bağı. Diğeri ise şehrin en yüksek yerleşimi olarak Paris’i tepeden gören konumuyla şahane manzaralar sunması.
Böyle yazınca çok romantik oluyor. Ancak, aslında Montmartre’nin sanatla hikayesi zamanında merkezin dışında kalması ve ekonomik olarak sanatçıların yaşaması için daha uygun bir lokasyon olmasından geliyor. Zaten gece hayatının, eğlencelerinin, sahne şovlarının meşhur olması da tam da bu nedenle başlıyor. O zamanın alternatif Paris’i diyebiliriz yani.
Montmartre rotasında Sacré-Cœur Bazilikası, renkli manzaralarıyla Ressamlar Tepesi ve Dali Müzesi gibi yerler var. Eskinin sanatçı ruhu ile günümüze kadar uzanan, bol yokuşlu ve merdivenli tablo gibi sokaklar ise yürüyüşlerin manzarası. Montmarte’nin şahane mekanları da bu rotanın bonusu.
26. SACRÉ-CŒUR BAZİLİKASI:
Notre Dame Katedrali’nden sonra Paris’in en çok ziyaret edilen yeri olan Roma & Bizans stilindeki bu bazilika, traverten taşından yapılan beyaz mimarisi ve panoramik manzarası ile ünlü. 1900’lü yılların başında açılan Sacre Coeur’a Anvers durağından sonraki merdivenleri çıkarak veya füniküleri kullanarak gelebilirsiniz. Bazilikaya giriş ücretsiz; kubbesine çıkmak için bilet almanız gerekiyor. Bazilika gezisinin ardından yapının hemen önündeki meydanda şehir manzarasına karşı ufak bir mola verebilirsiniz.
27. PLACE DU TERTRE:
Montmartre’nin ortasında mini bir meydan; etrafı restoran ve kafelerle, ortası ressam ve karikatüristlerle dolu. Zamanında Picasso, Dali, Van Gogh ve Monet gibi sanatçıların da çalıştığı semtin sanatla bağı aynı şekilde devam ediyor. Bizim Ressamlar Tepesi dediğimiz, orijinali Place du Tertre olan meydanın çevresinde çok sayıda hediyelikçi de var.
Meydanı geçip aşağı doğru kıvrılan yolun köşesinde Espace Dali‘yi göreceksiniz. Burası, Dali’nin heykel, gravür ve eskizlerini sergileyen bir galeri. Paris’te kalıcı Dali sergisine ev sahipliği yapan tek mekan olarak ayrı bir öneme sahip.
28. MOULIN ROUGE:
Filmiyle ve müzikaliyle artık adını bilmeyenin kalmadığı Moulin Rouge! Burayı görmek için Montmartre’den füniküler ile Pigalle bölgesine geçebilirsiniz. Pigalle’de Rue Lepic’i takip ederek Amelie filminin de çekildiği Café des 2 Moulins‘de bir mola verilebilir. Ardından da Moulin Rouge‘a yürüyebilirsiniz.
1800’lü yılların sonlarına doğru Paris’in Redlight District’i Pigalle’de açılan kabare, yıl boyu yetişkinlere özel şovlar ve kankan danslarını içeren bir program sunuyor. İzlemek isterseniz, 1 kadeh şampanyanın da dahil olduğu bu bileti almanızı tavsiye ederiz.
Buraya alternatif olarak değerlendirebileceğiniz diğer kabareler arasında Champs-Élysées’deki Lido ve Crazy Horse var. Fiyatları da birbirine çok yakın.
29. PERE LACHAISE MEZARLIĞI:
Paris’e geldik, mezarlık mı gezeceğiz dediğinizi duyar gibiyim ama burası başka. Cimetière du Père-Lachaise, tarihten bildiğimiz ve bir dönem Paris’te yaşamış çok ünlü isimlere ve kendine has mezarlıklarının en güzel örneklerine ev sahipliği yapan bir nevi açık hava müzesi.
Çok büyük bir lokasyona yayılıyor. Mimari açıdan da oldukça farklı bir yer. En iyisi, girişte verilen harita yardımıyla gezmek. Diğer türlü, istediğiniz yeri kaçırmak an meselesi çünkü.
Amaç biraz da geçmişe yolculuk. Yıllarca kitaplarını ve hayatlarını okuduğunuz, özel anlarınıza eşlik eden şarkılarını dinlediğiniz sanatçılarla dünya gözüyle bir araya gelmek. Jim Morrison’dan Oscar Wilde’a, Edith Piaf’tan Honore de Balzac’a ve Yılmaz Güney ile Ahmet Kaya’ya… Pere Lachaise’de zamanda yolculuğa çıkıyoruz.
30. DISNEYLAND:
Paris denince akla gelen ilk yer Eyfel’den sonra Disneyland olsa gerek! Bazıları buraya çocuklar için oluşturulmuş bir tema park diyor, ama bizce Disneyland herkes için. Yaşınız kaç olursa olsun, Disney karakterleri ile dolu bu dünyadan eğlenmeden çıkmak mümkün değil.
Gelmek için en az 1 gün ayırmak gerekiyor. Biletleri de maalesef biraz masraflı oluyor. Ancak, içeri girdiğiniz an sizi çok mutlu edecek bambaşka bir dünya ile karşılaştığınız için gerçekten de harcadığınız paraya ve geçirdiğiniz mutlu anlara kesinlikle değiyor.
Disneyland Paris’in içerisinde iki farklı tema park bulunuyor. Bunlardan biri her yaş için oyuncakların bulunduğu, Disney karakterleri ile buluşmaların yapıldığı, tematik kafe ve mağazaları ile Disneyland Park. Diğeri ise daha büyük yaş çocuklara ve yetişkinlere hitap eden, adrenalin ve simülasyon odaklı tematik sinema parkı Walt Disney Studios Park.
Her iki parkta geçen kombine biletlerle iki parkı 1 günde gezmek mümkün. Ancak, sabah erken saatte gelmeli ve özellikle oyuncaklar konusunda belirli seçimler yapıp vaktinizi dikkatli kullanmalısınız. İki parkın da dahil olduğu günlük bileti hemen buradan satın alabilirsiniz. Disneyland’a Paris şehir merkezinden trenle gelip sabahtan geceye kadar kalabilirsiniz. Çıkışınız geç saatte de olsa trenle merkeze dönüş yapılabiliyor. Saatlere istasyondan bakabilirsiniz. Disneyland Paris bileti nasıl alınır yazımızı okumak için buraya tıklayın.
31. VERSAILLES SARAYI:
Büyüklüğü ve Fransız Barok üslubu ile göz kamaştıran Château de Versailles, lüks ve ihtişam konusunda sınır tanımayan şato mimarisi ve bahçeleri ile Paris’in en güzel yapılarından. Başta bir av köşkü olarak düşünülen saray, yıllar içinde yapılan farklı eklemelerle bugünkü halini almış.
Sarayın en çok öne çıkan bölümleri arasında Şapel, Aynalı Galeri (Aynalı Salon) ve dönemin birçok saray peyzajını gerçekleştiren André Le Nôtre’nin tasarladığı geniş bahçe peyzajları yer alıyor. Burası aynı zamanda şatafatından da tahmin edebileceğiniz üzere, 16. Louis ve Marie Antoinette’nin yaşadığı son yer.
Versay, Paris şehir merkezinden 22 kilometre mesafedeki Versailles banliyosünde yer alıyor. Metro ve RER kodlu banliyo trenleri ile kolayca ulaşılabilir. İçini ve koca bahçelerini dolaşmak en az yarım gün alır. O yüzden, burası için Paris’te 4-5 gün kalacaksanız gelmenizi öneririz.
Sarayı gezmek için bilet fiyatları farklı tur seçenekleri ile değişiyor. En iyi seçenek hem sarayı hem de bahçeleri gezebileceğiniz ortak bilet. Onu da buradan alabilirsiniz.
PARİS’E YAKIN GEZİLECEK YERLER
Paris’te uzun süre kalacaksanız ve kendinize Paris çevresinde gidecek alternatif yerler bakıyorsanız bu konu hakkında hazırladığımız yazımıza göz atmanızı öneririz. İçerisinde Versailles Sarayı ile Disneyland’ın yanı sıra Paris’e yakın 10 rota öneriyoruz. Üstelik, tamamına Paris’ten trenle gidebilirsiniz!
PARİS’E YAKIN GEZİLECEK YERLER
PARİS YEME İÇME REHBERİ VE PARİS MEKAN ÖNERİLERİ
Paris restoranları ve Paris kafeleri için önerilerimizi Paris Yeme İçme Rehberi’mizde özetledik. Gitmeden önce bu listeyi incelemeyi unutmayın. Denemek istediğiniz restoranlara özellikle akşam saatleri için mutlaka rezervasyon yaptırın.
PARİS 3 GÜNLÜK GEZİ PLANI
Paris Gezi Rehberi’ne en sık aldığımız diğer soru ile devam edelim. Vakti sınırlı olanlar için Paris’te 3 günlük gezi rotası önerilerimizi de paylaşalım.
1.Gün: Louvre Müzesi, Tuileries Bahçesi, Eyfel Kulesi, Trocadero Meydanı, Avenue Montaigne, Champs-Elysees bulvarı ve Arc de Troimphe.
2.Gün: Centre Pompidou, Le Marais sokakları, Sacre Coeur Bazilikası, Montmartre sokakları ve Place du Tertre.
3.Gün: Orsay Müzesi, Alexander III Köprüsü, Notre Dame Katedrali, Seine Nehri kıyısı, Saint Michel sokakları ve Saint Germain de Pres bölgesi.
PARİS’E NE ZAMAN GİDİLİR
Bizim için en zamansız şehirlerden biri Paris. Kesinlikle her mevsimde güzel olduğunu söyleyebiliriz. Şehri biraz yeşillikler içinde ve güneşli bir havada gezmek isterseniz Mayıs sonu ve Haziran başı en ideal aylar. Sonbahar ve ilkbahar ayları ise bizim genel favorimiz.
Tüm yıl içinde bir ay seçecek olsak bu kesinlikle Eylül olurdu. Özellikle 15 Eylül sonrası, Paris’i hem güneşli hem de sonbahar manzaraları eşliğinde gezmek için en güzel seçenek.
Temmuz ve Ağustos, yaz mevsimi ve yüksek sezon olduğu için çok kalabalık oluyor. İlk kez gidecekseniz hem müzeler hem restoranlar hem de konaklama fiyatları açısından bu ayları tercih etmemenizi öneririz.
Ocak – Mart arasında kalan dönem ise konaklama açısından en uygun fiyatlı aralık. Fakat, şehir haliyle yeşilinden uzakta ve soğuk oluyor. Mevsim benim için o kadar da önemli değil, ben Paris’i sakin sakin gezmek istiyorum diyenler bu aralığı da tercih edebilir.
PARİS’TE NEREDE KALINIR | PARİS OTEL TAVSİYELERİ
Paris’te konaklamak için en güzel bölgeleri ve Paris otel & hostel tavsiyeleri ile tatil evi seçeneklerini Paris Konaklama Rehberi’mizde anlatmıştık. Uçak biletlerinizi aldıktan sonra yapmanız gereken ilk şey, sona bırakmadan otel rezervasyonunuzu yapmak. Önerdiğimiz konaklama seçenekleri için bu yazıya mutlaka göz atın.
Diğer Paris otelleri için buraya tıklayın.
PARİS KAÇ GÜNDE GEZİLİR
Cevap vermekte en zorladığımız Paris gezisi sorusu bu oluyor. Estetik, sanat, mimari, mekan açısından bu kadar zengin bir şehir için süre vermek oldukça zor. Bol yürümeli, biraz müze gezmeli, biraz da mekan deneyimlemeli bir program ile Paris için en az 4 gün gerekir. Hatta, mümkünse 5-8 gün arası ayırmak da çok iyi olur.
Örneğin, ben müze gezmeyi çok sevdiğim için ilk Paris seyahatimi 6 tam gün olarak planlamıştım. Bu şekilde şehri gerçekten doya doya gezmiştim. Müzeler bir yana, sokaklarında yürümesi bile oldukça güzel bir şehre gittiğinizi unutmayın. Özetle, Paris kesinlikle aceleye gelecek bir şehir değil. 🙂
Seyahatiniz için ihtiyacınız olan ideal süre ile birlikte Paris Gezi Rehberi ve Paris’te Gezilecek Yerler yazımızın sonuna geldik. Paris’te gezilecek yerler ile ilgili tüm gezi notlarımıza ve önerilerimize Instagram’da @nesemcelikkaya hesabından ulaşabilirsiniz. Bizi takip edin, birlikte gezelim!
Diğer Paris Yazıları:
PARİS’TE NEREDE KALINIR | PARİS OTEL TAVSİYELERİ
PARİS’İN EN İYİ MÜZELERİ | PARİS MÜZE BİLETLERİ