Seyahatlerim sırasında gördüğüm şehirlerle ilgili hislerim ilk 5 dakikada beliriyor, sonrasında da aynı şekilde devam ediyor. Bazılarıyla anlaşamıyoruz, bazılarıyla bir daha kopamayacağımız hemen anlaşılıyor. Münih de onlardan biri. Daha şehir merkezine adım attığım ilk dakikalarda, 5 yıl önce Berlin’i gördüğümde ne hissetiysem Münih’te de aynı samimiyet tam karşımdaydı. Tek fark; bu sefer Berlin’in aksine çok elit bir Alman şehri ile tanışıyorduk. Yeni bir ülke ve daha önce hiç görmediğin bir şehri keşfe başlamak, dünyanın en benzersiz hislerinden biri. İşte bu yüzden, bu 36 saat sürecek kavuşmanın yeri de diğerleri gibi ayrı olacak.
Münih; bizim için 2016 yılının son gezisi ve diğerlerine ayıp olmayacaksa, en çok eğlendiğimiz. Gelmeden önce yanımıza birçok tavsiye alıp çok çalışmış olsak da ilk kez rehbersiz ve listesiz yola çıktığımız için heyecanımız başkaydı. Seyahat tarihlerimizden dolayı, Orta Avrupa’nın yılbaşı ışıltısıyla birlikte sınırsız sokak lezzeti de bizimle olacaktı ve bir şehri sırf bu konseptle görecek olmamız da bizim için ayrı bir mutluluktu. Bu sefer ilk kez, kendimize görev vermiş gibi gezmedik; sanırım bu yüzden de birbirimizi çok sevdik.
Münih; çoğu gezgin ve seyahat meraklısı için Oktoberfest’in merkezi olarak biliniyor. Tabii, biz bu yıl hava yolu şirketlerinin kampanya dönemlerini Ekim ayına denk getiremeyince, Almanya gezisinin tarihlerini yılbaşı pazarlarının kurulduğu tarih aralığını seçelim dedik. Zaten başlı başına yeterince albenisi olan Aralık ayında, demir soğuğu yaşatan bu şehir de o kadar eğlendik ki bu aralar yolu buraya düşecekler için uçağa biner binmez yazımı hazırlamak istedim. Burayı araştırırken, Avrupa’nın En İyi Yılbaşı Pazarları başlıklı listeleri de bol bol gezdim; açıkçası içlerinde Münih’i görememek beni bir hayli üzmüştü. Evet, şimdi siz de benim gibi aynı hayal kırıklığını yaşamayın ve şehrin yılbaşı konseptinde ne kadar eşsiz olduğunu buradan görün diye de ayağımın tozuyla bu yazıyı hazırlıyorum. Şu an eğer gün saydığınız Münih geziniz için bu yazıyı okuyorsanız, tebrikler; gitmek için Almanya’nın en güzel şehirlerinden birini seçmişsiniz. Bu arada benden size iyi bir haber; yılbaşı pazarları sayesinde iki günde 150 Euro’dan fazla harcamayacaksınız!
Dönemsel bilgilere girmeden önce, Münih’in Almanya’nın en zengin şehri olduğunu belirtmem gerek. Eğitim seviyesi ile ekonomik düzeyi son derece yüksek olan bu güzel şehir, aynı zamanda Romantik Yol rotasını da kapsayan Bavyera bölgesinin başkenti. Güçlü bir tarihi kimliğe sahip olan Münih’te, geçmişin izlerini Gotik mimariler eşliğinde deneyimleyecek, Bavyera’nın lezzetleriyle hiç unutamayacağınız günler geçireceksiniz.
Daha önceden gördüğüm Berlin ile Münih’i karşılaştırmak iki şehrin özellikleri bakımından denk olmasa da Münih’in politik ve siyasi ağırlıktan çok uzakta bir profil oluşturduğunu söyleyebilirim. Münih; tam bir burjuva güzeli; ancak karakteri bir burnu havadalıktan çok uzak. Anlıyorum ki Almanya’nın her şehri ayrı güzel, her köşesi de başka hisler uyandırıyor insanda. Buraya esas geliş amacımız tarih gereği yılbaşı pazarını deneyimlemek ve trenle Füssen’e geçip Neuschwanstein Şatosu’nu görmek olduğu için Münih’te yalnızca 36 saatimiz var. Bu yüzden, Marienplatz’daki ilk yarım saatimde ‘keşke daha uzun bir gezi olsaydı’ diye sızlanmaya başladığımı tahmin etmeniz zor olmayacak. Bu 36 saatte, çok hızlı bir şekilde şehirle kucaklaşmam ve kalbimde ona kocaman bir yer açmam lazım. Gelin, Münih’te 1,5 gün sürecek yılbaşı konseptli hızlı turu bir de birlikte atalım.
İlk Gün, 14:00
Havalimanına ayak bastığımız gibi pasaport kontrolü için sıraya giriyoruz. Eh, her Almanya seyahatinde olduğu gibi yine biraz sırada bekliyoruz. Ardından, hiç vakit kaybetmeden otel için şehir merkezine giden tren yönüne dönüyoruz. Merkeze vardıktan sonra, S-Bahn’dan U-Bahn’a geçerek aktarma yapacağız.
16:00
Münih’teki otelimiz Motel One’ye varış, otelimiz harika. Motel One, Almanya’nın geneline yayılmış uygun ötesi bütçeli bir otel zinciri. Odalar minik, ancak çok kullanışlı. Zincirdeki tüm oteller genelde merkezi yerlerde, biraz uzakta gibi duranlar da toplu taşımaya çok yakın. Biz ilk Motel One deneyimimizi Münih’te yaşadık; ancak bundan sonra Almanya (ya da bulunduğu diğer şehirler) söz konusu olduğunda ilk bakacağım zincirlerden biri burası olacak. Şehirde konaklama, daha önce gördüğümüz yerlere oranla biraz daha yüksek olduğundan ve bu geziyi minimum bütçeyle geçirmek istediğimizden dolayı iyi ki bu oteli seçmişiz diyorum. Konsept olarak, en merkezi lokasyonda bile odalar 100 Euro’nun altında. Biz de 3 gecelik Münih konaklamamızda metroyla merkeze 10 dakikada vardığımız City Süd şubesi için toplamda 870 TL ödedik ve bu rakamın şehir standartlarına göre çok çok uygun olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Uçak biletinizi aldıktan sonra yapacağınız ilk şey otelinizi organize etmek olsun, yerler jet hızıyla doluyor.
16:30
Eşyalarımızı otelimize bıraktığımıza göre, artık gezimize gerçek anlamda başlayabiliriz. Münih’te geçireceğimiz bu 36 saat içinde önceliklerimiz yılbaşı pazarı ruhunu doyasıya yaşayabileceğimiz ana meydanlar olacak. Bu çevrede mutlaka görülmesi gereken yerleri de planımıza dahil ederek son derece eğlenceli bir mini tatil geçireceğiz. İlk istikamet; Marienplatz!
Tahmin edeceğiniz üzere, kendisi şehrin merkezi oluyor. 30 Yıl Savaşları boyunca devam eden İsveç işgalinin sona ermesini kutlamak amacıyla yapılan Marien anıtı, Gotik mimarileriyle göreni büyüleyen Altes Rathaus ve Neues Rathaus belediye binalarının bulunduğu meydanda Kasım ayı sonu itibariyle yılbaşı pazarları kuruluyor. Şehri çok hızlı şekilde tanımanın yanı sıra dönemsel olarak Orta Avrupa’da yılbaşı ruhunu yaşamak istiyorsanız Münih’te de geleceğiniz ilk rota kesinlikle burası. Marienplatz şehrin ana meydanı olduğu için, Karlsplatz ve Frauenkirche gibi en popüler yerlere de buradan kolayca ulaşabiliyorsunuz. Bu bölgede gözünüzün kalacağı o kadar çok mağaza, kafe ve restoran var ki iki tam gününüzü buraya ayırsanız yine de doyamayacağınıza eminim. Bölgenin en güzel tarafı, aynı sokaklara defalarca girip çıksanız bile hiç sıkılmıyorsunuz. Gördüğüm en sakin ve huzurlu şehirlerden biri olan Münih’te kalabalıktan yere iğne düşmeyecek olsa bile Marienplatz etkisinden çıkmak oldukça zor. Diğer taraftan, bu kadar medeni lokal ve turisti hayatımda ilk kez burada gördüğümü de itiraf etmeliyim.
Meydanda yer alan Marien Anıtı’nın 378 yıllık bir geçmişi var. Sonradan anıtın en tepesine eklenmiş olan Meryem Ana heykeli ise şehrin önemli kiliselerinden Frauenkirche’den getirilerek bu anıt ile birleştirilmiş ve yapısal olarak da Avrupa’daki diğer örneklerden ilham alarak ortaya çıkmış. Tabii, buradaki esas konumuz, daha önce Viyana’daki örneği için de söylemiş olduğum, görünce insanın içinde Kamu Yönetimi okuma hissi uyandıran yeni belediye sarayı Neues Rathaus.
Gotik eserler benim için daima dikkat çekici; hatta seyahat için öncelik verdiklerim genelde Gotik detayların yoğunlukta olduğu biricik Avrupa şehirleri oluyor. Mimariyle olan uyumunu ve dokusu bir yana, tarihi açıdan da çok etkileyici buluyorum. Almanya’nın bu konudaki şanı zaten yürüyor, ancak bu Neues Rathaus bugüne kadar gördüğüm Gotik mimarilerin açık ara en güzeli, en etkileyicisi. Öyle detayları var ki önünde 3 saat durup incelesen, yine de bakacağın köşeleri bitmez. Neues Rathaus ile ilgili son derece turistik bir olayı da eklemeden geçmek istemiyorum. Mimarinin saat kulesi kısmına Glockenspiel adı veriliyor ve balkonunda yer alan figürler her gün öğlen 11, 12 ve akşamüstü 5’te çanlar eşliğinde performansa başlıyor. Yaklaşık 15 dakika süren performansta Münih’in tarihini anlatan iki hikaye anlatılıyor. Kalabalıktan izleyebilirseniz ne ala; ancak hoş bir gezi molası için rotanızda denk getirmenizi öneririm. Kış saati uygulamasında hava çok erken karardığı için, uçuş sonrası meydana varışınız da çok aydınlık bir saat aralığında olmayacak. Bu nedenle, asansörle Neues Rathaus’un kulesine çıkarak görülecek şehir manzarasını ertesi sabahın planına bırakarak, ışıltılı yılbaşı pazarı dünyasına adım atmanın tam zamanı!
18:30
İki saatimizin burada nasıl geçtiğini anlamadan saat 9’a kadar bu bölgedeki iki pazarı daha görmeyi hedefliyoruz; o yüzden şimdi Marienplatz’dan çok yakınındaki Karlsplatz’a geçme vakti. Buraya geliş esnasında yayalara özel ana cadde üzerinde birçok mağaza göreceksiniz, hepsi de pek alımlı. Eğer Marienplatz turu esnasında üşüdüyseniz, Urban Outfitters’da hızlı bir tur atarak da ısınmanız mümkün. Çok üşümediyseniz, ertesi güne bırakın. Eee ne demişler, vakit nakittir.
Münih’te 4 sur duvarı bulunuyor; bunlardan biri Karlstor Kapısı ve Karlsplatz da aslında bu kapının önündeki ve sur içinde kalan meydan. Standart dönemde nasıl göründüğünü merak etmiyor değilim, ama Aralık ayında ahşap evlerden oluşan iki katlı pazar alanı ve hemen önünde yer alan açık hava doğal buz pisti de yeterince büyüleyici. İki katlı konsept, sanki büyük bir sokak partisine gelmiş hissi yaratıyor. Zemin katın çevresindeki kulübelerden aldığınız yiyecek ve içecekleri, pazarın ikinci katında bulunan açık hava alanda tüketebiliyorsunuz. En güzeli de buz pistini izlemek, şarabınız biterse ikinci kattaki kulübelerden temin edebilirsiniz. Bir diğer seçenek; biraz ortamın keyfini sürdükten sonra aşağı inip buz pateni yapmak!
19:30
Sanırım gün içi farklı pazar görme rekorunu bugün kıracağız. Karlsplatz’ı da gördükten sonra, şimdiki rotamız Sendlinger Kapısı’nın yer aldığı bölgedeki pazar. Buraya gitmek için öncelikle Marienplatz’a geri dönüp, Rosenstrasse’den yürüyerek Sendlinger Tor’a doğru geçiyoruz. Yolun ortasında Rindermarkt adlı mini pazar meydanını göreceksiniz. Burası Münih’in ilk yılbaşı pazarlarından biri ve eski Noel geleneklerini halen sürdürürken sizi kocaman Christmas piramidi ile karşılıyor. Münih’te günün her öğünü bir çeşit patates yemiş olabilirim, ancak en lezzetlisi kesinlikle Rindermarkt’ta piramide yakın olan kulübede tattığımdı.
Geldik günün dördüncü ve son pazarına, tahminen burada 45 dakika kadar vaktimiz var. Saat 9 olduğunda, tüm kulübeler sözleşmiş gibi hızlıca kapanıyor. Bu yüzden, kapanmadan burayı da bir keşfetmek istiyoruz. Pazarların tümü birbirine benziyor. Hepsinde ortak olarak görebilecekleriniz; sosisli, sıcak şarap ve bira satan mini işletmeler. Hediyelikler de yılbaşı ruhunun olmazsa olmazı olduğu için birçok alternatifi de çok uygun fiyatlara buralarda bulabilirsiniz. Magnet, kar küresi, yılbaşı ağacı süsü, Bavyera klasiği bardaklar, noel baba ikonları, soğuktan ötürü el örgüsü atkı ve bere takımları en çok karşınıza çıkacak olanlar. Fiyatlar genel olarak aynı, ancak Marienplatz’ın 1-2 euro altı olduğunu da belirtmekte yarar var. Ana meydan çok kalabalık olduğundan, biz Rindermarkt ve Sendlinger Tor’u daha çabuk benimsedik. Tabii şehrin tümüne baktığınızda, eminim buralar bile çoğunuza turistik gelir.
21:00
Pazarları kapattığımıza ve havayı da epey soğuttuğumuza göre, artık kapalı mekanlara gidebiliriz. Ancak, her Avrupa şehrinde olduğu gibi burada da 9’dan sonra hayat sona erdiğinden en mantıklı seçim Münih’in ünlü birahanelerinden birine koşmak. Almanya denince akla ilk gelenlerden biri bira, Münih için de öyle. Havanın güzel ve sıcak olduğu aylarda, gün aydınlıkken English Garten’daki açık hava birahanelerine gitmek şehirde yapılacak en iyi şeylerden biri. Bu zamanlarda ise günün aydınlık kısmını pazarlarda ve çevre bölgelerde geçirip, kapanış saatinden sonra böyle bir aktivite gerçekleştirebilirsiniz. Bizim listemizdeki alternatifler arasında; Altstadt’ta yer alan Augustiner am Dom ve Zum Spöckmeier var. Biz soğuktan artık yürüyemez hale geldiğimiz için, önünden geçerken Zum Spöckmeier’e giriverdik. Sıcak ortamı ve lezzetli yemekleri sayesinde hoş bir akşam geçirdiğimizi söyleyebilirim. Gelenler genelde sosisli alternatifler tercih ediyor, ancak benim gibi bu tarz şarküteri ürünlerini tüketemiyorsanız ya da domuz içeren ürünleri tercih etmiyorsanız vejetaryen çeşitlerini ve Türklere servis ettikleri seçenekleri sorabilirsiniz. Ne yerseniz, yanında bölgesel bira içmek şart 🙂 Gelmeden önce aldığım diğer öneriler arasında; Augustiner Braustuben ve Augustiner Keller yer alıyor. Şehrin en turistiği ise, merkezdeki Hofbrauhaus.
İkinci gün, 09:00
Münih’teki son 24 saati iyi değerlendirmek için ev ya da otelinizden erken çıkmak şart. Bütün günü dışarıda geçireceğimize göre, öncesinde iyi bir kahvaltı için adresimiz Gartnerplatz’daki Cotidiano. Biraz Amerikanvari lezzetlerin bulunduğu fırın, Münih’in kahvaltı konusunda en iyileri arasında kabul ediliyor. Mekan, özellikle sabah saatlerinde daima kalabalık olduğu için erken gelen kazanıyor. Yani, 10’dan önce gelirseniz çok rahat masa bulabilirsiniz.
Cotidiano’da servisler çok büyük ve doyurucu, bu yüzden bizim yaptığımız gibi yüz elli çeşit sipariş etmemek cüzdanınız için iyi bir tercih olacaktır 🙂 Döneli 10 gün geçmesine rağmen, o çırpılmış yumurta ve kruvasanın tadı hala damağımda.
10:30
Mükellef bir kahvaltı sonrası, istikamet şehrin açık pazarı Viktualienmarkt. Muhtemelen yazın çok keyifli bir alan oluyordur, dönemsel olarak biz biraz yılbaşı pazarlamış versiyonuna denk geldik. Aslında, bu hali de oldukça renkli. Ağaçlar yapraklarını dökmüş olsa da, saksıların içini dolduran kokinalar ve yılbaşı süsleri ortamı yeterince şen bir hale getiriyor. Viktualienmarkt’ın en güzel tarafı, hali hazırda bir pazar olduğu için ayaküstü birçok şeyi çok uygun fiyata tadabiliyor olmanız.
Soğuk havada yapılabilecek en iyi şeylerden biri de sıcak şarap yanına, biraz peynir almak. Bunun yanı sıra alanda birçok krepçi, waffle’cı, çok çeşitli şarküteriler bulunuyor. Ayrıca, tam ortada konumlanan Nordsee’de lezzetli deniz ürünlerinin tadına bakabilir, iki kişi ortalama 60 Euro’ya masadan kalkabilirsiniz. Bildiğiniz gibi, gittiğimiz yerlerde mutlaka bir pazar gezmesi yapıyor ve böylece lokallerin yeme alışkanlıklarını, taze ürünlerini hızlıca keşfedebiliyoruz. Önerim, hava nasıl olursa olsun burayı da şartsız, koşulsuz listenize almanız.
12:00
Viktualienmarkt’tan Altstadt’a doğru giden yürüme yolunda sizi muazzam estetikte Alman mimarileri bekliyor. Bir sağa, bir sola bakmaktan yorulacağınız caddeden St. Peter Kilisesi’ne çıktığınızda, merkez bölgesine de gelmiş bulunuyorsunuz. Ara sokaklardaki hediyelikçileri dolaşarak öğlen saati Neues Rathaus’a varmanız bekleniyor; tepeden şehri izleyerek manzaranın keyfini çıkaracağız. Ben bu tepeden gözlem yapma etkinliğini çok seviyorum, ne zaman ki böyle yüksek yerlere çıkıyorum sanki bütün şehir benim oluyormuş gibi bir duygu içimi kaplamaya başlıyor. Münih için kesinlikle şart olan bir etkinlik olarak, Neues Rathaus’un tepesine asansörle çıkmak kişi başı 2,5 Euro. Kulenin etrafında dönerek, çok iyi kareler yakalayacağınıza eminim; özellikle Marienplatz meydanını kaplayan yılbaşı pazarının üstten görünümü muhteşem.
13:00
Kuleden indikten sonra, belediyenin avlusundaki mini pazarda soluklanabilir, kulübelerde ayaküstü bir şeyler atıştırabilirsiniz. Buradan sonra, ikinci manzara seyri için St. Peter Kilisesi’ne doğru yürüyeceğiz. Yaklaşık 5 dakika sonra varacağınız kilisenin kulesi için 300 basamak sizi bekliyor. Burada maalesef asansör yok, kişi başı 3 Euro ödeyip biraz yorularak daha iyi bir manzaraya kavuşacağınız için basamak sayısına pek takılmayın derim. Münih, bunu gerçekten hak ediyor. 🙂
14:30
Eveet, şehri seyre doyuğumuza göre artık biraz dolanma vakti. Bulunduğunuz bölgenin önemli alışveriş caddelerine ev sahipliği yaptığını bir önceki günün planına dipnot olarak düşmüştüm. Kaufingerstrasse, Sendlingerstrasse ve Maximillianstrasse sokaklarında size karşıdan çok tatlı görünen birçok marka ile karşılaşacaksınız. Biz bu saat aralığında merak ettiğimiz birkaç mağazayı dolandık, bazılarında ısındık. Depot ve Buttlers favorilerimiz oldu. Telefonlarımızın şarjı bittiğinde, soluğu Sendlingerstrasse’deki Starbucks’ta aldık. Ancak, bir süre sonra havanın kararmasına çok az kaldığını fark edince kendimizi yine yılbaşı pazarında bulduk.
16:30
Hava karardığına göre, artık yine kapalı mekan keşfine devam edebiliriz. Münih’in en iyi kahvecisi olarak duyduğumuz Man versus Machine’e gitmesek içimiz rahat etmeyecekti. Kahvecimiz merkeze çok yakın olan Müllerstrasse’de, lezzetli sunumları için listenizde olmasını öneririm. Ben Flat White’ını denedim ve çok severek keyifle dinlendim, demleme kahveleri de eminim iyidir. Bu arada, gezdiğiniz yerlerin iyi kahve barlarından çekirdek taşımayı seviyorsanız, burası da tam size göre. Man versus Machine, çekirdeklerini kendi kavuruyor. Haliyle satışı da var. Gelmişken, kahvenin yanına iyi giden lezzetli aperatifleri de tadabilirsiniz. Mekanda oturmak için çok yer yok, yine de bir köşeye sığışacağınıza eminim.
18:00
Saatler ilerlerken, Almanya’ya gelmenin hakkını biraz da süpermarketlerde vermek istedik. Almanlar, kozmetik ve güzellik ürünlerine bizim gibi ekstra vergi ödemediği için birçok ürünü burada daha uygun fiyata bulabilirsiniz. Çikolatalar konusuna hiç girmiyorum, ancak buraya geliyorsanız size verebileceğim en büyük öneri; kabin bagajı şartıyla gelmemeniz. İnsanın aldıkça alası geliyor. Tüm gün alışveriş yapmamak için savaş veren ben değilmişim gibi, çikolata kutularını süpermarket sepetine doldururken bir yandan da bavulu nasıl kabul ettireceğimi düşündüğümü itiraf etmem gerek. Yine de eve taşıdıklarıma baktığımda, iyi ki diyorum. Siz benim gibi yapmayın.
Denk geldiğimiz en uygun süpermarketler Dm ve Müller oldu, alışverişlerinizi bu iki marketten yapın. Bizim ailedeki gibi Almanya’da satılan Türk çaylarına bağınız varsa -ki olmalı- gideceğiniz yer Türk marketlerinin olduğu bölge. Yolunuz düşerse, bir paket Mevlana çayı alın. İçtikçe beni anarsınız. 🙂
20:00
Alışverişlerimizi de hallettiysek, şehirdeki son saatlerinizde o renkli pazarlarda aklınızda kalan yerlere veya diğer restoran ya da birahanelere bir kez daha uğrayıp, akşamınıza renk katabilirsiniz. Münih’te daha çok vaktiniz olursa, farklı konseptlerde kurulmuş çok sayıda müze de sizi bekliyor demektir. Aynı zamanda, tematik mekan konusunda çok zengin bir şehirde bulunacağınızı da ayrıca belirtmek isterim. Biz buraya yılbaşı pazarı odaklı gelip, sonrasında hayallerimizi süsleyen masalsı Neuschwanstein Şatosu için geldiğimiz için 36 saate öncelikli olarak bu kadarını sığdırabildik.
Münih’te Ulaşım
İlk olarak, toplu taşıma ile çok rahat gezebileceğiniz bir şehirdesiniz. Üstelik, bilet fiyatları çok ekonomik olduğundan bütçenizin de çok sarsılmayacak. Ücreti bir yana alırsak, Almanlar ülkeyi gerçekten demir ağlarla örmüş. Bir metro ve tren ağı var ki Paris’ten aşağı kalmıyor. Geri kalan yerleri de tramvay ve otobüsle donattıkları için gezmek aşırı pratik bir hal alıyor. Biletlerin tüm toplu taşıma araçlarında geçiyor olması da her aracı rahatlıkla kullanabileceğiniz anlamına geliyor. Bizim gibi, yürüyerek gezmeyi sevenlerdenseniz çok ihtiyaç duymayacaksınız ama yine de havalimanından merkeze inerken ya da merkezden dış bölgelere doğru giderken toplu taşıma kullanımı gerekiyor.
Havalimanı demişken, bu konuya bir açıklık getireyim. Buradan merkeze inmek için Münih’in tren hattı olan S-Bahn’ı kullanmanız gerekiyor. S-Bahn alanına geldiğinizde buradan Haupthbahnhof için S1 hattını, Ostbahnhof için s8 hattını seçeceksiniz. Oteliniz için gideceğiniz bölgeye bu iki duraktan aktarma yapabilirsiniz. Aktarmalarınızı ister tren hattı olan S-Bahn ile isterseniz de metro hattı olan U-Bahn ile gerçekleştirebilirsiniz; iki yöntem de son derece konforlu. Hauptbahnhof ve Ostbahnhof’tan geçen tüm hatlar, sıklıkla bulunacağınız tarihi şehir merkezi olan Altstadt çevresinden de geçiyor.
Bilet konumuz ise çok pratik. Tek gezecekseniz otomatlardan ya da belirli kiosk’lardan Singe bilet kategorisi tercih edebilirsiniz. Saat ve gün sayısına göre birkaç alternatif bulunuyor, çok zaman geçirecekseniz en mantıklısı 3 günlük biletler. Bunları alırken kullanacağınız bölgeye dikkat etmelisiniz. Tarihi bölge ve çevresi Inner Zone olarak geçiyor, turistik gezilerde işinizi görecektir. Inner Zone dışında kalan yerlere gidiyorsanız Outer Zone, München XXL kategorilerine, havalimanı transferleriniz içinse günlük Entire Network tipindeki biletlere bakmanız gerekiyor. Single bilet kategorisi, her Avrupa şehrinde olduğu gibi aslında ama Münih’in başkenti olan Bavyera bölgesinin esas şovu grup gezginlere hitap ediyor. Bölge ayrımı burada da aynı; ancak fiyatlandırmada işler değişiyor. Örneğin; Münih’te 3 gününüz var ve 2 kişi geziyorsunuz. Bilet alırken Gruppen Day Ticket kategorisinden ilerleyerek 2 kişi üzerinden işlem başlatıyorsunuz. Ödeyeceğiniz rakam, 12,60 Euro. Bu bilet; 6. kişiye kadar geçerli. Yani, 5 kişi geziyor olsanız bile tek bir grup bileti alıyorsunuz. Sonuç olarak da aynı rakamı ödüyorsunuz. Buradan anlatırken biraz karmaşık dursa da otomata gittiğinizde büyük bir rahatlıkla karşılaşacaksınız; çünkü Türkçe dil seçeneği de mevcut.
Fikriniz olması açısından bizim kullanımımız:
İlk Gün ve Dördüncü Gün: Havalimanı transferleri için Gruppen Day Ticket Entire Network / 23,90 Euro
İkinci Gün: Gruppen Day Ticket Inner Zone/ 12,60 Euro
Gitmeden bilet bütçenizi görebilmeniz ve toplu taşıma planında hangi bölgede kaldığınızı görmek için buraya Inner Zone haritasını da ekliyorum.
Bu Haritayı Gitmeden Bana Ulaştırdığı için Bahar‘cığıma Çok Teşekkürler!
Münih’i daha yakından tanımanız için aşağıda birkaç kare daha paylaşıyorum. Geri kalan fotoğraf ve notlarıma Instagram hesabım @nesemcelikkaya‘dan #journavelbavaria etiketleriyle ulaşabilirsiniz. 🙂 Mini Bavyera turumuzun ikinci yazısı Neuschwanstein Şatosu ile ilgili olacak, beklemede kalın! 🙂
Münih Galerisi:
Mohrenkopf, tatlışın adını canım Hasret‘ten öğrendim. Ona da kalp!